Emel Akın (Mimar, Kent ve Çevrebilim Uzmanı)
Ankara,Savunma sanayi merkezi olacak (mış)
Uzay –uydu merkezi olacak (mış)
Adalet Sarayı Merkezi yapılacak(mış)
Sağlık merkezi olacak (mış)
Spor merkezi olacak(mış)
Uluslararası fuar merkezi olacak(mış)
Uluslararası hayvanat bahçesi yapılacak(mış)
Uluslararası bilim merkezi olacak (mış)
İnanç ve kültür merkezi yapılacak(mış)
Milli botanik parkı yapılacak(mış)
Termal turizm merkezi olacak(mış)
500 bin kişilik yeni bir şehir kurulacak(mış)
Kentsel dönüşüm projeleri ile çarpık kentleşme ortadan kaldırılacak(mış)
Kızılay, Selçuklu mimarisi ile değişecek(miş)
Kısaca, Ankara MARKA KENT olacak (mış)
Gülmeli mi?
Genel seçimler öncesinde 21. yüzyıla yakışır popülist politikalar mı demeli?
Peki, gerçekleşeceğini varsayalım:
SORU 1: Aselsan’ın özelleştirilmesi gündemde iken (2012’ye ertelendi) savunma sanayi merkezi… Kim, hangi sermaye, hangi amaçla üstlenecek bu projeyi?
SORU 2: Ulusal ve uluslararası sağlık merkezi… Kim, hangi sermaye üstlenecek bu projeyi? Kim, hangi sermaye işletecek bu sağlık merkezini? Doktorları da uluslararası olmalı besbelli… Parası olmayan kullanabilecek mi hastaneyi?
SORU 3: Uluslarası spor, fuar, hayvanat bahçesi, milli botanik parkı… Kim, hangi sermaye üstlenecek bu projeyi? Kim, hangi sermaye işletecek bu merkezleri? Parası olmayan gezebilecek mi?
SORU 4: Uluslararası bilim merkezi… Üniversitelerin içi boşaltılırken kim, hangi bilimi yapacak? Yoksa bilim adamları da mı ithal edilecek?
SORU 5: İnanç ve Kültür Merkezi… Hangi kültürün, hangi inancın merkezi olacak?
SORU 6: Kentsel dönüşüm projeleri tüm hızıyla devam edecek… Şimdiye kadar uygulanan kentsel dönüşüm projeleri neyi, ne kadar dönüştürdü? Evet, sermayenin seçtiği alanlar yüksek bloklar, yüksek yoğunluklu konutlar, her yeri örümcek ağı gibi saran yollar, bize ait olmayan alışveriş merkezleri ile beton yığınlarına dönüştü… Sözümona, dönüşümün sağlandığı projeler yoksulu yerinden ve kültüründen ederken sermayeyi ihya etmedi mi? Yeterince yetmedi demek ki… Yeni yeni sermayeler ve daha daha fazla rant gerek? Ekonomik ve sosyal dönüşüm kimin umurunda…
SORU 7: Kızılay’ın çehresi Selçuklu mimarisi ile değişecek… Mimarlık bir toplumun üretim ilişkilerinin yansımasıdır. Konumuyla, niteliğiyle, içeriğiyle, estetiğiyle, cephesiyle egemen ideolojinin izlerini taşır. Ankara kenti, Ankara kedisinin yanında Selçuklu motifleri ile simgelenecek demek ki…
Kızılay ve Ulus tüm yalnızlığına rağmen Cumhuriyet’in simgesi olmaya devam ediyor hâlâ… Ulus eskimeye bırakılırken, Kızılay köhneleştirilirken hedefleri belli imiş anlaşılan.
Ankara’nın “Avrupa’nın en iyi başkenti” seçilmesiyle öğünenler Selçuklu mimarisinin kötü kopyaları ile mi öğünmeye devam edecekler? Ankara’yı Selçuklu mu temsil ediyor?
Hepsi birbirinin aynı kötü kopyalı cepheler, tasarımda özgürlük, özgünlük kavramlarını yok etmeyecek mi?
Peki, Selçuklu mimarisi reklam tabelalarının çirkinliğini engelleyebilecek mi?
Bu cepheleri kim, hangi sermaye yapacak?
Kuzey Ankara protokol yolu da değişecekmiş. Yol üzerindeki konutlara yaptıkları garip cephe giydirmeleri güldürürken üzmüştü. Müdahale edilmezse daha çok üzüleceğiz anlaşılan.
SORU 8: 500 bin kişilik yeni bir kent ekleniyor Ankara’ya. Bu konutlarda kimler oturacak? Gecekondu alanlarında oturanlar mı, orta sınıfı mı, başkentin zenginleri mi, dışarıdan gelenler mi? Kim gelecek dışarıdan, kimler getirilecek?
Böylesine devasa bir yatırım kent halkının hangi gereksinimini karşılayacak?
Bu yatırım hangi sermaye grubunu ihya edecek? Yeni rantları kimler paylaşacak? Görünen o ki, yeni akademik(!) çalışmalar için iyi bir malzeme daha çıkacak!
Ankara MARKA KENT olacak(mış)
“Marka kent” kavramı küreselleşme masalının uydurma kavramlarından biridir. Ne yazık ki, marka olma çabasıyla kentlerimiz rekabet ortamı içerisine çekilmektedirler. Dahası, pek çok kentin marka kent yapılması AKP’nin seçim sloganı haline gelmiştir.
Kavrama karşı çıkmakla birlikte, bir kentin markası o kentin doğal ya da geçmiş özelliklerinin öne çıkartılması ile yaratılabilir. Yapay, ayakları yere basmayan projelerle değil. Bu projelerin hangisi özgündür; hangisi Ankara’yı anlatır? “Benim merkezlerim seninkinden büyük” yaklaşımları bırakın özgünlük kazandırmayı o kentin geçmişini, kimliğini yok eder.
Ankara’nın dünyaca tanınan bir kimliği, önemli bir geçmişi zaten vardır. Ankara Cumhuriyet’in sembolü, bağımsızlık savaşının yönetim noktası değil midir? Sadece Selçuklu değil, öncesinde de pek çok uygarlığın izlerini taşımaz mı? Ağırlığıyla, ekâbirliğiyle, saygınlığıyla bir zamanların üniversite kenti değil midir?
Kentin bu simgesi unutturulmaya çalışılıyor yıllardır? Yıkıldı pek çoğu, eskimeye bırakıldı kentin geçmişini yansıtan tüm yapılar. Şimdi tüm caddelerimizi çocukların bile sevmediği garip kedi figürleri aldı.
Kapitalizm artı-değer üreterek yaşar, kentleşmeye ihtiyacı vardır. Diyor ki David Harvey, sermaye mekânda hareket ederek, yani kent mekânlarında yeni yatırımlar yaparak yapının artı-değerini elde eder, kârına kâr katar. Diyor ki Lefebvre, iktidar mekân üreterek, mekânı yeniden şekillendirerek toplum üzerinde hâkimiyet kurar. İşte tam da budur, yapılmaya çalışılan: Bir taşla bir sürü kuş vurulur.
Ankara yıllardır sermayeye teslim edildi. Yeni projelerin şimdiye kadarkilerden öz olarak farkı yoktur; fark, şimdiye dek görülmemiş biçimde büyük boyutlu ve yapay olmasında, ayaklarının yere basmayışındadır.
Egemen ideoloji bir taraftan kent mekânda kendi mimari üslubunu dayatmakta bir taraftan da yeni yaşam alanları yoluyla yaşamlarımızı yeniden yaratmaktadır. Bir başka taraftan da, sermayeye yeni kâr alanları yaratarak sistemin sürekliliğini sağlamaktadır.
Bu projelere gülebiliriz.
Ya da genel seçimler öncesinde 21. yüzyıla yakışır popülist politikalar diyebiliriz.
Ancak görünen o ki, hızlı davranılmazsa ve acil önlemler alınmazsa Ankara’dan eser kalmayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder