16 Haziran 2011 Perşembe

SSK İşhanı


Aşağıdaki yazı TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Bülteni eki  “SOBE”nin  2 no’lu (Haziran 2011) sayısında yayımlanmıştır.



SSK binasının yıkılarak "Emek Meydanı" olması buruk bir tebessüm yaratabiliyor mu dudaklarımızda, ondan da emin değiliz...

Ali Alptekin

SSK İşhanı’nın etrafı çevrilmiş durumda,  artık kentlilerin binaya fiziksel olarak girmeleri pek mümkün değil. Genellikle bir sonraki aşamada bu durumdaki yapıları kaybediyoruz.  Ancak SSK İşhanı kentle görsel iletişimini henüz yitirmeden, görsel olarak kentin merkezinde, bizlere bir şeyler anlatmaya çalışıyor. 
Mimar Orhan Dinç’in 1973 yılında tasarladığı, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından açılan yarışma sonucunda inşa edilen yapı, kent merkezinde ender olarak bulunan, üzerine düşünülmüş, tasarlanmış ve başarılı bulunarak birinci olarak seçilmiş bir mimari ürün.  Yapı, çarşı ve işhanı işlevlerini yerine getirerek SSK’ya ek gelir getirmesi amacıyla üretilmiş. Bu projenin yarışma jürisi tarafından birinci seçilmesindeki başlıca etmenler yapının çevresindeki yoğun araç trafiğinden dolayı yayalar için “içe dönük” tutumu, etraftaki yapılaşmayla uyumlu bir yükseklikte olması ve bunun yanında, iç mekândaki farklı kademelenme ve çıkmalarla zengin bir üç boyut etkisi bırakması.
Ancak bu özelliklerine rağmen dışarıdan bakan “sıradan” bir göz bu özellikleri algılamakta güçlük çekebiliyor. Bunun bir nedeni mimarlığın; içinde yaşadığımız, kullandığımız, yaşamlarımızı ve diğer insanlarla kurduğumuz iletişim ve etkileşimi belirleyen ya da ona olanak sunan bir sosyal araç ve ortam olarak değil, sadece bir “görüntü” olarak düşünülmesidir.  Bu açıdan bakınca, süslemeleri, renkli boyaları olmayan,  brüt betondan oluşan yapı, cephesindeki standart pencere açıklıklarıyla bize kendi hikâyesini anlatmak istiyor.
Hikâyenin sonundan başlarsak, yapının etrafını çeviren, Çankaya Belediyesi, yapıyı yıkıp yerine daha az bir alan kaplayan, ancak çok daha yüksek başka bir yapı –belediye hizmet binası- yapmak ve o yapının önünü de “Emek Meydanı” adıyla düzenlemek istiyor. Belediye yapıyı 29 Aralık 2010 tarihi itibariyle satın alarak kendi mülkiyetine geçirmiş bulunuyor.
Oysa SSK İşhanı mekânsal zenginliği ama hor kullanılmışlığıyla, genç yaşta yorulmuş bir yapı olarak Ankaralılara başka şeyler söylemek istiyor. Sanki yapı “yitip giden bir başkentin kaybolan kent kültürünün merkezinde beni siz bıraktınız, ama ben yine de Ankara’nın soğuğuna bahar getiren TEKEL işçilerine bağrımı açtım, başka bir kentlilik ve dayanışma nasıl olur size gösterdim” diyor.
Yapının sesine kulak verip, bakımsızlığını gidererek, yapıya farklı ve yeni işlevler vererek onu dönüştürmek, kent ve kentli hayatına yeniden katmak yerine onu yıkmak, yok etmek, hafızalardan silmek daha kolay geliyor, kentimizi yönetenlere. Geriye kalanın adının “Emek Meydanı” olması buruk bir tebessüm yaratabiliyor mu dudaklarımızda, ondan da emin değiliz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder